Tenedos'un Çift Başlı Baltası
Ege Denizi'nin kuzeydoğusunda, Hellespontos'un (Çanakkale Boğazı) girişinde yer alan küçük Tenedos (Bozcaada) adası, coğrafi olarak mütevazı boyutlarına rağmen antik çağlarda stratejik bir öneme sahipti.
Karadeniz'den Atina'ya uzanan hayati tahıl yolunun üzerinde bir bekçi gibi duran ada, bu konumu sayesinde önemli bir siyasi ve ekonomik rol oynamıştır. Tenedos'un bu özgün konumu ve bağımsız ruhu, antik nümizmatiğin en gizemli ve en tanınmış tasarımlarından birini taşıyan sikkelerinde somutlaşmıştır: ön yüzde janiform (çift yüzlü) bir baş ve arka yüzde ikonik çift başlı balta, yani labrys.
Tenedos'un sikke basımı, MÖ 6. yüzyılın sonlarına kadar uzanır ve en başından itibaren bu iki sembol, şehrin nümizmatik kimliğinin temelini oluşturmuştur. Ön yüzde yer alan janiform baş, genellikle biri sakallı bir erkek, diğeri ise sakalsız bir kadın olmak üzere iki profili bir arada gösterir. Bu esrarengiz tasvirin kimleri temsil ettiği konusunda antik çağlardan beri çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Bazı yorumlar, bunun şehrin koruyucu tanrıları olan Zeus ve Hera'yı veya Dionysos ve Ariadne'yi temsil ettiğini öne sürer. Diğer bir popüler yorum ise, bu figürlerin Tenedos'un efsanevi kurucusu Tenes ve onun üvey annesi Philonome olduğunu iddia eder. Ancak en yaygın kabul gören görüşlerden biri, bu çift yüzlü başın, bölgede önemli bir kültü olan Apollon ve bir periyi (nymph) veya tanrıçayı bir arada betimlediğidir. Bu janiform yapı, adanın hem Asya'ya hem de Avrupa'ya bakan, iki yönlü stratejik konumunu da sembolize ediyor olabilir.
Sikkenin arka yüzü ise daha az gizemli ama en az onun kadar güçlü bir sembol taşır: çift başlı balta (labrys veya Yunanca pelekys). Bu sembol, antik dünyada geniş bir coğrafyada kullanılan, kökleri Minos Girit'ine kadar uzanan kadim bir işarettir. Genellikle ilahi güç, otorite ve adaletle ilişkilendirilen labrys, Tenedos'ta büyük olasılıkla yerel bir Dionysos veya Apollon kültünün kutsal bir sembolü olarak kullanılıyordu. Baltanın her iki tarafının da keskin olması, onun hem yaratıcı hem de yıkıcı gücünü, yani hayat ve ölüm üzerindeki ilahi hakimiyeti temsil ediyor olabilir. Tenedos sikkelerinin arka yüzünde bu sembolün tutarlı bir şekilde kullanılması, şehrin kimliğinin bu güçlü dini bağ etrafında şekillendiğini gösterir.
Tenedos, stratejik konumu sayesinde önemli bir ticari merkezdi. Ege'den Karadeniz'e giden gemiler, boğazdan geçmek için uygun rüzgarları beklerken adanın limanlarına sığınıyordu. Bu durum, adaya önemli bir gümrük geliri ve ticari canlılık sağlıyordu. Bu ekonomik refah, Tenedos'un yüzyıllar boyunca yüksek kalitede gümüş sikkeler (özellikle tetradrahmiler) basabilmesini mümkün kıldı. Atina ile olan güçlü ittifakı sayesinde, Attik-Delos Deniz Birliği'nin sadık bir üyesi olarak siyasi istikrarını da korudu.
Büyük İskender'in fethi ve Helenistik dönemin başlamasıyla Tenedos, yavaş yavaş bağımsızlığını kaybetti ve sikke basımı sona erdi. Ancak geride bıraktığı janiform başlı ve çift baltalı sikkeler, antik nümizmatiğin en ikonik tasarımlarından biri olarak kaldı. Bu sikkeler, sadece bir adanın ekonomik bağımsızlığının kanıtı değil, aynı zamanda mitoloji, din ve coğrafyanın tek bir küçük metal parçası üzerinde nasıl iç içe geçebileceğinin de büyüleyici bir örneğidir. Bir Tenedos sikkesini elinde tutan bir koleksiyoner, sadece bir para birimine değil, aynı zamanda boğazın bekçiliğini yapan, tanrıların sembolleriyle kendini koruyan ve tarihin en önemli ticaret yollarından birinin üzerinde oturan kadim bir denizci halkın mirasına dokunmaktadır.
Kaynak:
https://whitelevy.fas.harvard.edu/tenedos-necropolis
https://hcr.ashmus.ox.ac.uk/collection/1?page=77
http://www.1066.co.nz/Mosaic%20DVD/whoswho/text/Labrys[1].htm