Skip to main content

WhatsApp Chat Button

Türkiye'de Bir Kelt Kalkanı Galatların Sikkeleri

Anadolu, tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olarak bilinir; Hititler, Frigler, Lidyalılar, Yunanlar ve Romalılar bu topraklarda derin izler bırakmıştır. Ancak bu zengin tarihsel mozaiğin içinde,

genellikle gözden kaçan şaşırtıcı bir parça daha vardır: Keltler. MÖ 3. yüzyılda Balkanlar üzerinden Anadolu'nun merkezine göç eden ve "Galatya" olarak bilinen bölgeye yerleşen bu Galyalı savaşçı kabileler, yüzlerce yıl boyunca kendi kimliklerini koruyarak bu topraklarda var oldular. Bu savaşçı halkın, çevrelerindeki Helenistik kültürle olan karmaşık ilişkisi ve kendi köklerine olan bağlılığı, en çarpıcı ifadesini bastıkları sikkelerde bulur. Özellikle Galat Kralı Deiotaros'un paraları üzerinde görülen ikonik oval Kelt kalkanı, bir yanda Yunan tanrıları ve diliyle bezenmiş bu sikkelerin ortasında, Anadolu'nun kalbinde bir Kelt kimliğinin gururlu bir beyanı olarak durmaktadır.  

Galatlar, komşularına kıyasla sikke basımını oldukça geç, MÖ 1. yüzyılda benimsemişlerdir. Bu durum, onların kabile yapısına ve paralı askerliğe dayalı geleneksel yaşam tarzlarından, Roma'nın artan etkisiyle daha yerleşik bir krallık sistemine geçişlerini yansıtır. Bu yeni devlet yapısı, standart bir para birimini de beraberinde getirmiştir. Galat sikkelerine ilk bakıldığında, onları çevrelerindeki diğer Helenistik paralardan ayırmak zordur. Sanatsal üslup, ikonografi ve dil tamamen Yunan geleneğine aittir. Sikkelerin ön yüzlerinde genellikle Zeus, Artemis, Herakles gibi Yunan tanrılarının portreleri yer alır ve üzerlerindeki yazılar istisnasız olarak Yunancadır. Bu, Galat yönetici sınıfının ne kadar derinden Helenleştiğini ve kendilerini Yunan kültür dünyasının meşru bir parçası olarak sunma arzusunu gösterir.  

Ancak bu Helenistik kabuğun altında, Galat kimliğinin inatçı izleri de saklıdır. Bu izlerin en belirgin ve en önemlisi, Galatya'nın en güçlü krallarından biri olan Deiotaros'un (MÖ ~62-40) bastırdığı bronz sikkelerde görülen oval Kelt kalkanıdır. Bu sikkelerin ön yüzünde Helenistik geleneğe uygun olarak tanrıların kralı Zeus'un defne çelenkli portresi yer alırken, arka yüzde kralın adını içeren bir monogramın yanında büyük bir Kelt kalkanı tasvir edilmiştir. Bu kalkan, Batı Avrupa'daki Kelt savaşçılarının kullandığı kalkanların aynısıdır: uzun ve dikey formu, ortasındaki belirgin kabartı (umbo) ve yatay tutacağı ile anında tanınabilir bir etnik işarettir. Antik Yunan ve Roma sanatında Galatlar tasvir edilirken, bu kalkan onların en belirgin "barbar" özelliği olarak kullanılırdı. Deiotaros'un bu sembolü kendi sikkesinin üzerine koyması, son derece bilinçli bir eylemdir. Bu, bir yandan Helenistik bir kral gibi Zeus portresiyle sikke basarak medeni dünyaya entegre olduğunu gösterirken, diğer yandan "Bizim kökenimiz ve gücümüz savaşçı Kelt mirasımızdan gelir" demenin nümizmatik bir yoludur.  

Bu kültürel sentez, Galatya'nın son kralı olan ve Roma ile yakın ilişkiler kuran Amyntas'ın (MÖ 36-25) sikkelerinde farklı bir aşamaya ulaşır. Amyntas, hem gümüş tetradrahmiler hem de çok sayıda bronz sikke basan en üretken Galat kralıdır. Onun sikkeleri, Herakles, Athena, Nike ve Artemis gibi tamamen Helenistik temaları kullanır. Kelt kalkanı gibi açık etnik referanslar artık kaybolmuştur. Bu durum, Amyntas'ın krallığının, MÖ 25'te onun ölümünün ardından tamamen bir Roma eyaleti olarak ilhak edilmesinden hemen önceki tam entegrasyon sürecini yansıtır.  

Sonuç olarak, Galatya sikkeleri, bir halkın kimlik yolculuğunun metalden bir kaydıdır. Onlar, Balkanlar'dan gelen savaşçı bir halkın Anadolu'nun kalbinde nasıl kök saldığını, Helen kültürünü nasıl benimsediğini ve bu yeni kimlik içinde kendi Kelt mirasından izleri nasıl gururla taşıdığını anlatır. Bir yüzü Yunan, bir yüzü Kelt olan bu paralar, Anadolu'nun tarih boyunca bir kültürler potası olduğunun en çarpıcı kanıtlarından biridir.

Kaynak:
https://asiaminorcoins.com/aiolis.html
https://balkancelts.wordpress.com/2012/07/03/coins-of-the-galatian-kings/