Skip to main content

WhatsApp Chat Button

Kartal ve Yunus Sinope Sikkelerindeki Deniz ve Gökyüzü Hakimiyeti

Antik sikkelerin yüzeyleri, genellikle tek bir güçlü sembolle bir şehrin kimliğini anlatır: Atina'nın baykuşu, Aegina'nın kaplumbağası veya Side'nin narı gibi. Ancak bazen bir şehir, iki farklı sembolü

bir araya getirerek çok daha karmaşık ve iddialı bir mesaj verir. Karadeniz'in güney kıyısındaki en önemli Yunan kolonilerinden biri olan Sinope'nin (günümüz Sinop) gümüş drahmi ve staterleri üzerinde görülen çarpıcı kompozisyon, tam olarak böyle bir durumdur: bir yunus balığının üzerine tünemiş, kanatları açık bir kartal. Bu sıra dışı görüntü, sadece bir doğa sahnesi değil, aynı zamanda bir şehrin hem denize hem de gökyüzüne, yani hem dünyevi hem de ilahi aleme hakim olma iddiasının güçlü bir alegorisidir.

Bu sembolizmi çözmek için, öncelikle Sinope'nin antik dünyadaki yerini anlamak gerekir. İyonya'nın büyük metropolü Miletos tarafından kurulan bir koloni olan Sinope, Karadeniz'in en iyi doğal limanlarından birine sahipti. Bu stratejik konumu, onu Karadeniz'in zengin kaynaklarını (tahıl, balık, kereste, metal) Ege ve Akdeniz'e taşıyan ticaret yollarının kalbine yerleştirdi. Sinope, kısa sürede kendi başına bir denizcilik ve ticaret imparatorluğu kurarak muazzam bir zenginliğe ulaştı.  

Sikkenin üzerindeki iki figür, bu kimliği mükemmel bir şekilde yansıtır:

  • Yunus: Bir liman kenti ve deniz gücü için yunustan daha doğal bir sembol olamazdı. Antik Yunan kültüründe yunuslar, denizin zekası, hızı ve ruhuydu. Deniz tanrısı Poseidon'un yoldaşları olarak görülürler ve fırtınalı denizlerde gemilere yol gösteren, denizcileri koruyan dost canlısı varlıklar olarak kabul edilirlerdi. Sinope'nin sikkelerine bir yunus yerleştirmesi, şehrin denizle olan ayrılmaz bağını, denizcilikteki ustalığını ve ticari gücünü ilan etme biçimiydi.

  • Kartal: Kartal, gökyüzünün kralı ve tanrıların kralı Zeus'un kutsal kuşudur. Antik dünyada gücün, otoritenin, zaferin ve ilahi meşruiyetin en üstün sembolüydü. Bir kartal, sadece dünyevi bir gücü değil, aynı zamanda tanrıların onayını ve korumasını da temsil ederdi.

Bu iki güçlü sembol bir araya geldiğinde, ortaya çıkan mesaj katlanarak büyür. Kartalın (gökyüzü/ilahi güç) yunusun (deniz/dünyevi güç) üzerinde durması, bir hakimiyet ve kontrol ilişkisini gösterir. Bu, Sinope'nin sadece denizlere hükmeden bir ticaret gücü olmadığını, aynı zamanda bu hakimiyetinin Zeus'un lütfuyla, yani ilahi bir meşruiyetle desteklendiğini iddia eden cüretkar bir ifadedir. Bu, "hem denizde hem de tanrıların gözünde en güçlü biziz" demenin nümizmatik bir yoludur.

Bu sembolün hikayesi, Sinope'nin kendi sınırlarını da aşar. Nümizmatik araştırmalar, "yunusun üzerindeki kartal" motifinin sadece Sinope'de değil, aynı zamanda Karadeniz'in batı kıyısındaki diğer iki büyük Miletos kolonisi olan Istros ve Olbia'nın sikkelerinde de görüldüğünü ortaya koymuştur. Bu çarpıcı benzerlik, sembolün kökeninin bu üç şehrin ortak "ana vatanı" olan Miletos'a dayandığına dair güçlü bir kanıt sunar. Muhtemelen bu üç koloni, Miletos'tan miras aldıkları ortak bir kurucu efsanesini veya ortak bir dini kültü bu sembol aracılığıyla ifade ediyorlardı. Bu, sadece bir şehir arması değil, aynı zamanda bir kolonyal aile bağının, ortak bir mirasın da simgesiydi.  

Sonuç olarak, Sinope'nin sikkelerindeki kartal ve yunus, basit birer hayvan tasvirinden çok daha fazlasıdır. Onlar, bir şehrin coğrafi kaderini, ekonomik gücünü ve ilahi meşruiyet iddiasını birleştiren karmaşık bir semboldür. Daha da önemlisi, bu sembol bize, antik dünyada şehirlerin sadece kendi hikayelerini anlatmakla kalmayıp, aynı zamanda ortak kökenlerini ve paylaştıkları mirası da paraları aracılığıyla nasıl onurlandırdıklarını gösterir.

Kaynak:
https://www.biblicaltraining.org/library/miletus
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3166541